İttihatcılar Reformları ve Alman hayranlığı (1908-1914)

İlk önce Enver Paşa 1908'deki Meşrutiyet in ilanı ile artık Cemal Paşa’nın deyimi ile Napolyon olmuştur. İttihatçılar da pek farklı düşünmüyorlardı bu konu hakkında. Onlar artık Osmanlı ve İslam dünyasını kurtacak gücü kendilerinde görmektedirler. Enver Paşa Almanya'ya Askeri Ataşe olarak gitmiş. Berlin'deki Alman askeri geçitlerini izledikten sonra bir mektubunda şöyle demişti


"33.000 Alman askerinin geçidini izledim. O kadar mükemmeldı ki insanın ağzını sulandırıyordu. Almanya'yı kişisel sebeplerden değil, aziz ülkeme bir tehdit oluşturmadığı için seviyorum."


İttihatçılar aslında tamamen Alman hayranı değildi fakat Hürriyet ve İtilaf Fırkası İngilizler tarafından desteklenip, İttihatçıların "Milli Ekonomi Planı" kapitülasyonlar ile ters düşünce İngilizler artık İttihat Terakki'yi potansiyel bir düşman olarak görmeye başladı. Aynı şekilde Fransızlar ve İngilizler çoktan Osmanlı'yı bölüşmeye başlamıştı. İttihatçılara göre 1908 de "Hasta adam" tedavi edilmişti ama İngilizlere göre "Hasta adam" 1881'den itibaren artık ölüydü. Ekonomik bağımsızlığını kaybetmişti. İttihatçılar reform yapmak istiyor, bunun için de para gerekiyordu onun için de bir dost, dediğim sebeplerden ötürü artık sadece Almanya kalıyordu. Gerçi Almanlar bile Kayzer Wilhelm dışında Osmanlıların artık ölü bir adam olduğuna ınanıyordu. 1911'deki ve 1912’deki Osmanlının verdiği Trablusgarp ve Balkan Savaşları artık hasta adamın ölü adama döndüğünü gösterir gibiydi.
Siyasi ve Ekonomık sebepler

Burada İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi
No:38 (Mart 2008) Murat Ozyuksel’in yazdığı ‘II. Meşrutiyet ve Osmanlı Imp’da Alman- İngılız nüfuz mücadelesi adlı yazısında soyle bahsediyor :

İkinci meşrutiyetilan edildiginde Almanya Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki nüfuz
mücadelesinde tüm rakiplerini tartışmasız bir biçimde geride bırakmıştı. Osmanlı ve Alman
imparatorlukları arasındaki yakınlaşma, Osmanlı ordusunda reform çalışmalarını yürüten Alman
askeri misyonu ve Anadolu-Bağdat demiryolları temelinde gerçekleşmişti. Meşrutiyetin ilanı
beklenmedik bir biçimde bu dengeleri alt üst etti. 


Osmanlı Imparatorlugunda ibre artık Almanya'ya dönmüştü. Herşeyden önce İttihatçılar, bu ülkelerde geçerli olan liberal düşüncelerle donanmışlardı. Bunun tersini, Abdülhamit’in Almanya ile yakınlaşma
nedenlerinden biri olarak öne sürebiliriz. Ancak gelişmeler hiç de beklendiği gibi olmadı. Yaklaşık
iki yıl içinde Almanlar bu fırtınayı atlatarak yeniden Osmanlı Devleti’ndeki eski konumlarını ele
geçirmeyi başardılar. Onların bu başarısının dinamiklerinden biri, Osmanlı ordusunda Alman
eğitiminden geçmiş subayların Almanya yanlısı tutumlarını korumalarıydı. Tabi bu faktörün etkili
olabilmesi için ordunun politika sahnesinde yerini alması gerekiyordu ki, o da 31 Mart olayından
sonraki süreçte gerçekleşti. Bunun dışında İngilizlerin meşrutiyet ilanıyla oluşan yakınlaşmayı
sürekli olarak imtiyaz peşinde koşarak kullanmak istemeleri, Osmanlı yöneticilerinde onların
gerçek amaçları konusunda şüphe uyandırmaya başladı.


Ayrıca İttihatçılar dış politika konusunda
da dönemin güç dengelerini gözetmek zorunda kalan İngiltere’nin uygulamalarından hayal
kırıklığına uğradılar. Bu arada 1910 yılında Osmanlı Devleti adına Cavit Bey maliyenin içine
düştüğü güç durumdan çıkabilmek için Fransa ve İngiltere’ye borç başvurusunda bulunmuştu. Bu
iki ülke temsilcilerinin borç vermek için kendine saygılı hiçbir devletin kabul edemeyeceği
koşullar ileri sürmeleri bardağı taşıran son damla oldu. Almanya bir kez daha tam zamanında
devreye girerek Osmanlı üzerindeki nüfuz mücadelesi bağlamında son noktayı koymuştu.’

Hazırlayan :
-Politik Değildir - Non Political

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlar, IP adresiyle beraber kullanıcının hükümlülüğüne aittir. Küfür içeren yorumlar kaldırılacaktır.