1929 yılında çıkan ayaklanmalar sonucunda Emanullah Han devrilmişti, Sovyetler birliği burada 2 hata yapmıştı. İlk önce güçlü bir destek yollamamıştı, 1000 kişi hiç yeterli olmamıştı. karşısındaki İsyancıları hafife almışlardı.
2. Olarak da İsyandan sonraki karışık ortamda kalakalmışlardı, yeni liderler için hiçbir girişimde bulunmamışlardı.



Fakat eski hanedan üyelerinden Nadir Han, ülkeye dönmüş ve şiddetli tedbirler ile isyanı bitirmişti. Asayişi sağlayıp otoritesini güçlendirdikten sonra, Ne Emanullah Han gibi Radikal devrimci(Afganistan’a göre) ne de isyancılar gibi tamamen yenilik karşıtı olmayı seçmiş, Hem yanındaki Türk basmacılarına, hem de SSCB’ye şüphe ile yaklaşan, ılımlı bir reformist olmuştu. Fakat 1933 yılında suikaste kurban gidecekti. Şimdi ise Bu savaşın en önemli karakterlerinden biri olacak olan, 40 yıl boyunca, 1973 yılına kadar ülkesinin başında kalacak olan Zahir Şah dönemine geliyoruz. İlk başlarda SSCB ye tekrardan yaklaşmaya çalışsa da, Stalin adeta trip atan sevgililer gibi 'bu ilişkiye değer vermiyorsun" diyerek tüm girişimlerini reddetmişti. Afganlar yapayalnızdı, adamlar bir de 2.Dünya Savaşında’da böyle kaldı, hem de büyük güçlerin tam ortasında ama en azından savaşa uzak bölgedeydiler ve açıkçası kimse pek tınlamadı onları. Bunun üzerine ‘H.tler Afganları severdi’ diyerek N4zilerle yakınlaşmaya çalışsalar da Sovyetler bunu engellemek için tekrardan Afganlarla yakınlaşmaya başladı, fakat burada pek başarılı olamadılar zira Afganistan ‘Aryan’ olduğunu iddia etmeye başlamıştı. Üstelik aydınları arasında tüm Peştunların birlikte yaşadığı bir devlet hayal etmeye başlamışlardı.
Tabi Almanlar bu sırada da İran’ı da kazanmaya çalışmışlar, bir süreliğine başarılı olmuşlarsa da 1941 yılında Alman yanlısı Şah Rıza Pehlevi’nin İngiliz ve Sovyet baskıları ve saldırıları sonucu tahttan indirdiler. Böylelikle Afganistan’la bağları kesiliyordu. Bu dönemde sonra ise Afganlar Almanlardan ilgi görmediler çünkü Almanlar özellikle 1941’den sonra tamamen Avrupa’ya ve SSCB’ye odaklanmış haldeydi.


Pakistan'daki Peştun nüfusunun yoğunluğu, Afganlar Peştun nüfusunun en yüksek olduğu yerleri almak istiyordu.
 


 

2.Dünya Savaşı’ndan sonra 1947 de Hindistan’ın bağımsız olması sonucu ve içinden Pakistan’ın çıkması Afganları Dünya ile çatışmaya götürdü, Afganlar Peştunların yoğun olduğu yerlerin ya direkt kendisine devredilmesini ya da referandum yapılmasını isterken İngilizler işin arasından kolayca oldu-bitti ile çıktı ve bunun sonucunda Afganlar bu bölgeleri almak için saldırsa da batı destekli Pakistan ordusu tarafından püskürtüldüler. Bu onları SSCB’ye giderek daha fazla yaklaştırıyordu.

Emanullah Han’a destek verilmesinde ilk önce tereddüt gösteren ve arada kalan Sovyet yönetimi, Stalin ve Troçki gibi önemli isimlerin bir kral da olsa Emanullah Han’ın İngiliz ve Fransız Demokrasilerinden daha ilerici olduğu hakkında hemfikir olmaları sonucunda Emanullah Han’a destek verildi. Tabi, burada ortak düşman olarak emperyalistlerin de payı vardı. Özellikle Stalin idealist bir fikir adamından çok bir devlet adamıydı. Onun bu özeeliğini ülkesinin çıkarları için uygun gördüğü Bolşevizm’e düşman olan n.zilerlerle antlaşma imzalarken de görebilirsiniz. Sovyetler birliği Afganistan’ın tanıdığı ilk devlet olurken, Afganistan’da SSCB’nin tanıdığı ilk yabancı devletti. İki tarafın da tereddütleri gidermesinin sonucu olarak 1921 yılında Afgan-Sovyet dostluk antlaşması imzalandı. Böylelikle Afganlar emperyalizmle mücadele SSCB’nin tarafında yer alırken Ruslar da Afganistan’a para yardımı yapmayı ve iki ülke arasında bir telefon hattı çekmeyi, Afganistan’a fabrikalar kurmayı kabul ediyorlardı. Afganistan tüm bu yakınlaşmalarına rağmen Hindistan’da çıkan Bolşevik hareketlere karşı çekingen kalmış ve Sovyetlere karşı yürütülen Basmacı hareketine karşı önemli bir harekete girişmemişti ama tüm bunların yanında Sovyetlerin etki alanını genişlettikleri için dolaylı da olsa tüm bu konularda Sovyetlere yardım etmiş oluyorlardı. Dostça gelişen ilişkiler 1926 yılında gene sıkıntıya girmiş ve Sovyet ordusu Afganistan’ın bazı bölgelerini ‘Basmacı İsyanına’ karşı gerekli olduğu gerekçesi ile işgal etmişti. Emanullah’In verdiği sert tepki sonucunda geri çekilseler de bu, SSCB Afgan ilişkilerinde bir yara olarak kalacak ve gelişen ilişkileri yeniden gergin bir havaya sokacaktı.



Emanullah han 1928 yılında başlayan isyanlar sonucunda devrilirken Rus komünistleri ikiye bölünmüştü. Bir taraf isyancıların gerici olduklarını kabul etmekle beraber Emanullah Han’ın kral olduğunu vurguluyor ve bu yüzden İsyancılardan yana tutum alınması gerektiğini söylüyordu, bir taraf da Emanullah Han’ın kral olduğu fakat kral olduğu gibi, Emperyalizmle mücadele ettiği ve ilerici olduğu için karalın yanında yer alınması gerektiğini söylüyordu.



Stalin bu hizipleşmede 2.görüşü destekledi, Afgan üniforması ile donatılan fakat Sovyet ordusunda bulunan askerleri Emanulah Han’In yardımına gönderdi. Asker gönderek kendisi için daha faydalı bulduğu Emanullah Han’a yardım ederken aynı zamanda bu kişiler Afgan üniforması giydiği için Emanullah Han kaybetse de ilişkilerde önemli bir bozulma olmayacak ve Stalin verdiği desteği kolayca reddedebilecek ve aynı zamanda partisindeki öbür görüşte yer alanları kendinden uzaklaştırmamış olacaktı.

Rusların Afganlarla olan ilişkisi Korkunç İvan’a kadar geri götürülebilir, Rusya’nın daha agresif bir pozisyon almasını sağlayan İvan, bu düzlemde Afganistan’a yolladığı elçiler sayesinde eskiden Timurluların hareket alanı olan Afganistan’ı kendine bağlamaya başladı. İlerideki tarihlerde kaşifleri ile ilk önce Sibirya’yı keşfeden ve etkisi altına alan Ruslar, daha sonra Orta Asya coğrafyasına yayılmaya başlayarak 1800’lü yıllarda Afganistan’a ulaştı. Bu sırada Afganistan Ingilizler tarafından etki altına alınmıştı, İlk önce İngiliz tehdidine karşı Ruslarla hareket etmek isteyen Afgan ileri gelenlerine karşı Rusların tepkileri soğuktu, fakat daha sonra İngilizler ile uzun bir süre adı konulmamış bir soğuk savaş yaşayacak olan Ruslar, Afganistan’daki İngiliz yayılımını bir tehdit olarak görmüş ve Afganlarla ortak olarak hareket etmeye başlamıştı.

Afgan ileri gelenlerinden olan Dost Muhammed’e 2 milyon Ruble vermeyi kabul eden Ruslara karşı İngilizler bölgeyi işgal etmeye çalışmış fakat Dost Muhammed’i devirememişlerdi. Daha sonra 2.Anglo-Afgan savaşını başlatan İngilizler Afganları yendi ve bölgede hakimiyet kurmayı başardı. Afganlar Ruslardan pek çok yardım istese de Ruslar hem kendi ekonomik sıkıntılarından hem de İngilizlerden çekindikleri için bu yardımları yollamadı. 
 

1.Dünya Savaşına yaklaşan yıllarda Ruslar 1907’de
İngilizler ile imzaladıkları antlaşma ile Afganistan’a karışmayacaklarına dair söz vermiş oluyordu.
1.Dünya Savaşı’nda hareketsiz bir bölge olarak kalan Afganistan ve çevre ülkeleri 1917’deki Bolşevik ihtilali ve sonraki dönemde Rus iç savaşı ile Ruslar tekrardan Afganistan’a yakınlaştı. Bunu yanında Emperyalist ülkelere karşı mücadele veren Rusya sadece Afganlarla değil Türkiye ile de ortak düşmanlarından dolayı yakınlaştı. Emanullah Han bu sırada İngilizlere karşı bağımsızlığını ilan etmiş ve Türkiye ile son derece yakın ilişkiler kurmuştu ve o da SSCB ile yakınlaşmıştı. İlk başta Bolşeviklerin bir karalı nasıl desteklediği size garip gelebilir fakat iki tarafın da ortak düşmanı İngilizler olduğu ve bir nevi kriz anında oldukları için Sovyetler de bu yakınlaşmaya karşılık verdi.

Çoğumuz sosyal medya uygulamalarını indirdikten sonra karşımıza koyulan kullanım sözleşmesini okumaz ve imzalar geçeriz. Son yaşanan Whatsapp olayı da bunun bir sonucuydu, çoğu insan eskiden Whatsapp’ın ait olduğu Facebook şirketinin(bu sözleşmeden önce verileri aralarında paylaşmadıklarını, 3 uygulamanın da kendi başına bunu yaptığını belirtmişlerdi) verilerimizi işlediğini bilmiyor olmalı ki bu son olaylardan sonra şok oldu, aslında işlerin buraya geleceği açıktı, Facebook ilk önce verileri depolarken kimse itiraz etmedi fakat daha sonra bunun 3.taraflar ile paylaşılacağı ortaya çıkınca çoğu insan endişelendi ki bunun için endişelenmekte haklılar. Bu arada sözleşmede beni endişelendiren şey bunun 3.taraflar ile paylaşılması yoksa zaten whatsapp yıllardan beri bunu depoluyordu. Peki neden endişeleniyorum? Çünkü bunlar 3.taraflara yani yüksek ihtimalle reklam verecek şirketlere gidecek, zaten reklamlar uzun zaman önce kişiselleştirildi, eğer bu veriler de 3.taraflara giderse hem şirketler bizim tercihlerimizi daha ayrıntılı bilebilir ve aynı zamanda da bizim hangi satış tekniklerini beğendiğimizi ödeme bilgilerimizden öğrenebilirler. Peki ya bir şirket ileride verilerimizi alıp ve tercihlerimizi çok ayrıntılı öğrenip 3tl lik şeyi 15 tl ye satarsa? Gerçi o zaman muhtemelen bu tekniği beğenip ürünü hemen alacağımız için çoğu kişi bunu düşünmeyecek bile. Çoğunuz şunu yaşamıştır ya da yaşayan bir kişiden duymuştur: bir arkadaşınız ile bir şeyi konuşursunuz ve internette gezindiğiniz sitelerde o konuştuğunuz konu ile ilgili reklamlar karşınıza çıkar. Bunun doğruluğu teyit edilmemişse de Facebook zaten o bizim okumadığımız sözleşmeler ile veri toplama izni alıyordu. Peki bu depolanan verilere ne oluyor ve sosyal medya sizi nasıl radikalleştiriyor?

Şöyle ki: Siz Facebook’a veri toplama izni verdiğiniz zaman o sizin aramalarınıza, beğendiğiniz gönderilere göre önünüze reklamlar, ona benzer sayfalar çıkarmaya başlıyor ki bunu benim sayfamı takip ederek de görebilirsiniz.

Çoğumuz sosyal medya uygulamalarını indirdikten sonra karşımıza koyulan kullanım sözleşmesini okumaz ve imzalar geçeriz. Son yaşanan Whatsapp olayı da bunun bir sonucuydu, çoğu insan eskiden Whatsapp’ın ait olduğu Facebook şirketinin(bu sözleşmeden önce verileri aralarında paylaşmadıklarını, 3 uygulamanın da kendi başına bunu yaptığını belirtmişlerdi) verilerimizi işlediğini bilmiyor olmalı ki bu son olaylardan sonra şok oldu, aslında işlerin buraya geleceği açıktı, Facebook ilk önce verileri depolarken kimse itiraz etmedi fakat daha sonra bunun 3.taraflar ile paylaşılacağı ortaya çıkınca çoğu insan endişelendi ki bunun için endişelenmekte haklılar. Bu arada sözleşmede beni endişelendiren şey bunun 3.taraflar ile paylaşılması yoksa zaten whatsapp yıllardan beri bunu depoluyordu. Peki neden endişeleniyorum? Çünkü bunlar 3.taraflara yani yüksek ihtimalle reklam verecek şirketlere gidecek, zaten reklamlar uzun zaman önce kişiselleştirildi, eğer bu veriler de 3.taraflara giderse hem şirketler bizim tercihlerimizi daha ayrıntılı bilebilir ve aynı zamanda da bizim hangi satış tekniklerini beğendiğimizi ödeme bilgilerimizden öğrenebilirler. Peki ya bir şirket ileride verilerimizi alıp ve tercihlerimizi çok ayrıntılı öğrenip 3tl lik şeyi 15 tl ye satarsa? Gerçi o zaman muhtemelen bu tekniği beğenip ürünü hemen alacağımız için çoğu kişi bunu düşünmeyecek bile. Çoğunuz şunu yaşamıştır ya da yaşayan bir kişiden duymuştur: bir arkadaşınız ile bir şeyi konuşursunuz ve internette gezindiğiniz sitelerde o konuştuğunuz konu ile ilgili reklamlar karşınıza çıkar. Bunun doğruluğu teyit edilmemişse de Facebook zaten o bizim okumadığımız sözleşmeler ile veri toplama izni alıyordu. Peki bu depolanan verilere ne oluyor ve sosyal medya sizi nasıl radikalleştiriyor?

Şöyle ki: Siz Facebook’a veri toplama izni verdiğiniz zaman o sizin aramalarınıza, beğendiğiniz gönderilere göre önünüze reklamlar, ona benzer sayfalar çıkarmaya başlıyor ki bunu benim sayfamı takip ederek de görebilirsiniz.


Britanya'daki Brexit tartışmalarından bir örnek: instagram kullanıcıları burada etiketlerine göre kategorize edilmiş, Kırmızı taraf Avrupa birliği taraftarı iken Mavi taraf Brexit taraftarı. Iki uca dikkat edin, burada olan şey şu iki taraf arasında öyle bir etkileşim olacak ve o kadar çok kişi birbiri ile bu etikette etkileşim kullanacak ki bu iki taraf diyaloğa girebilsin. Brexit olaylarındaki aşırılıkların bence önemli sebeplerinden biri de çoğu kişiye göre bu (bunun hakkında farklı fikirler de var, mesela bir kesim de bu iki tarafın etkileşime girmesi sonucu birbirlerine daha da düşmanca davranacağını söylüyor.)

İngilizler Menendez’in tahmininin aksine Stanley’e değil, Port San Carlos’a çıkarma yapmış ve karşısında kısıtlı bir kuvvet bulmuştu, fakat daha önceki gönderide de belirttiğim gibi Artjantinliler kamuflajları ile ağaçlara ve çalılıklara saklanıyor, İngiliz ordusunu vu kaç ve pusu taktiği ile hem maddi hem de moral olarak zayıflatmaya çalışıyordu.

Ağır kış koşulları ise iki tarafı da önemli ölçüde yıpratıyordu. İngilizler Güney tarafına doğru ilerlerken çatışmalar sonucunda Stanley’in Batı tarafını kontrol altına almayı başardı. Böylelikle şehrin bir kısmını alırken bir yandan da Arjantin birlikerini kuşatıyor ve böylelikle yardım alamaz hale getiriyorlardı. Havadan yardım seçeneği ise Arjantin’in yaşadığı ağır uçak kayıpları sonrası neredeyse imkansızdı. General Menendez 14 Haziran’a kadar dirense de, hem destek alamamasından ötürü, hem de İngilizlerin saldırıları sonucu teslim oldu. İngilizler ise Stanley’i aldıktan sonra etrafını güvence altına almak için yandaki küçük adacıkları almaya başladı. Adaların çoğu askersiz iken Sandwich adalarından küçük Arjantinli gruplar teslim alındı. Adanın etrafında neredeyse tamamen sindirilen Arjantinliler de hem çevre şartlarından hem de lojistik eksikliklerden dolayı teslim oldu.


Etkileri
Arjantin zayiatını 650 olarak açıkladı, İngilizler yaklaşık 11.000 Arjantinli esir aldı. İngilizler zayiatı ise 255 olarak açıkladı. Savaştan çıkarılan derslerden en önemli görülen ise havadaki üstünlüktü. İngilizler Arjantin kuvvetlerinden kat kat üstün olsalar da Hava üstünlüğünü savaşı önemli bir bölümünde elde edememişti, bu yüzden harekat ağır bir şekilde ilerlemişti. Lojistik desteğin de önemi vurgulandı. Arjantinliler adaya 11.000’den fazla asker yerleştirse de yeterli lojistik desteği kaynak yetersizliğinden dolayı sağlanamadığından, bu kadar fazla askerin sadece çok az bir bölümü kullanılabilmişti, askerlerin sayısal üstünlüğünden çok lojistik ve eğitimdeki üstünlük Falkland savaşından sonra daha fazla vurgulanmıştır.



Siyasi Etkileri
Arjantin Cuntası bu başarısızlıktan sonra hem Dünya'da hem de halkının gözünde düşmüş ve 1983’te hükümeti sivillere bırakmak zorunda kalmışlardı. Bu savaştaki kararlılığı ve başarısından dolayı ise Başbakan Thatcher’a ‘Demir Leydi’ unvanı verilmişti. Bu başarı aynı zamanda sonraki seçimde ezici bir üstünlükle zafer kazanmasında etkili oldu.












Hazırlayan :
Politik Değildir - Non Political

Aslında Antik Yunan ile bugünkü ‘Yunanlıar’ ile herhangi bir soy bağlantısı yoktur ama hala bazı aşırı-sağcı yunan grupları Helen soyundan geldikleri yönünde ısrar edip Türklerle 1071’den gelen bir hesaplaşmalarının olduğunu iddia ediyorlar. Bu yüzden Türkiye'den de Ege, Trakya ve Istanbul'u aldiklari 'Megali Idea' hayalleri bugün hala canlı. Osmanlı İmparatorluğu’nda bu fikir bir takım kiliseler tarafından gizlice yayılmıştır, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğuna karşı yapılacak kalkışmaların merkezi olmuştur.


İlk başta dinsel bir hedef taşıyan bu ‘Megali İdea’ Fransız ihtilali sayesinde daha milliyetçi bir fikre dönüşmüştür. Bunun sonucunda 1821 yılında çıkan Yunan ayaklanmaları sayesinde Yunanistan’ın 1829 yılında bağımsızlığı kabul edilmiştir. Aslında bu bağımsızlıktan çok bir manda yönetimi gibiydi, öyle ki Yunanistan’ın ilk kralı Bavyeralı bir Prens olan Otho’ydu. Avrupanın bu denli desteği 2 şekilde açıklanabilir:


1.Yunanistan’ın Osmanlı’yı tamamen Balkanlar’dan çıkarmak için bir merkez, yeni ayaklanmalar için merkez noktası olmasını istemeleri.
2.Antik Yunan hayranlıkları.

Megali İdea’nın ilk haritası ile Yunanistan’ın ‘Milli Şairi’ olan Velestinli Rigas tarafından çizilmiştir. Bu haritayı daha sonra Viyana’da yazmış ve çoğu Avrupa başkentinde çoğalttırmıştır. Haritada baz alınan 2 özellik ise Bizans’ın önemli merkezleri ve Yunanca konuşulan topraklardı. Rigas yalnızca bunu yapmakla kalmadı, bir de Megali İdea için bir anayasa ve ihtilal programı hazırladı. Megali İdea yalnızca o dönemin Yunan şairleri arasında kalmamış, Anadolu bozgununa kadar Yunan devletinin ana ve en önemli hedefi olmuştur. Megali İdea fikrini temel alan 2 önemli hareket görülür: Anadolu’yu İşgal denemesi ve 1821 Yunan isyanı.



1821'de Başlayan Yunan Isyanı karşısında Osmanlı neden bu toprakları kaybetmiştir? Bu, şöyle açıklanabilir: Yeniçerilere karşı yapılan reform girişimleri sonuçsuz kalmış. Nizam-ı Cedid’ler kısıtlı da olsa oluşturulmuş olsa bu birlikler tam oturmuş değildi ve Yeniçerilerin III.Selim’i öldürmelerine engel olamadılar. II.Mahmut ise Vakai Hayriye olayı ile Yençieri ocağını bombalatarak yeniçeri ocağını kapatmışır. Yunan isyanı ile birliklerin yetersizliklerinden dolayı bu dönemde şiddetlenmiştir. Daha sonra Kavalalı Mehme Ali Paşa’dan yardım istendi. Ali Paşa karada başarılar elde etse de. Osmanlı ve Mısır donanmaları birleşik Avrupa donanması tarafından 20 Ekim 1927’de Navarin Savaşında yok edildi. Bunun sonucunda Yunanistan’ın bağımsızlığı 1829 yılında kabul edilmiş oldu. 1.Kaldırılan Yeniçeri ocakları yerine getirilen Asakir-i Mansure-i Muhammediyye ordusunun yeterince teşkilâtlanmamış olması. 2.Osmanlı karşısında Avrupa'nın bir bütün halinde Yunanlılara hem maddi hem de siyasi anlamda tam destek vermesi. 3.Osmanlı'nın siyasi olarak bu dönemlerde çekişmelere sahne olup dengesiz bir ortamda olması. 4. Donanmadaki eksiklik.

Hazırlayan :
Politik Değildir - Non Political

Arjantinlilerin hatalarını önceki gönderide sıralamıştım fakat sadece onlar değil İngilizler de hatalar yaptı. Denizdeki kuvvetlerinin havadan gelebilecek saldırılara karşı sadece 20 tane uçak koruyordu. Bu onlara çok pahalıya patlayacaktı. Kuvvetlerin öncüsü olarak gönderilen fıkrateynlerde de bu eksiklik vardı ve bunun sonucunda 4 Mayıs’ta HMS Sheffield gemisi Arjantin uçağından gelen Exocat füzesi tarafından vuruldu. Bu Arjantinliler için bir başarı olsa da önceki gönderide de anlattığım eksiklikten sıkıntı çeken Arjantinli yiğitler uçaklarının %20’sini kaybettiler. Bir gemi için uçaklarında vereceği bu kadar kayıbı beklemeyen Arjantin ordusu herhalde bir şok geçirmiştir -gerçi geçirse de geçirmese de takviye edecek ne ülke ne de paraları vardı- Artık Arjantin’in denizden sonra Hava sahası da Allah’a emanetti.



Bu eksikliklerin üstüne General Gario Menendez yapılacak çıkarmanın yerini yanlış tahmin etmişti. Önemli uçak pistlerinin bulunduğu Stanley’e yapılacak bir çıkarmaya göre birliklerini düzenlemiş ve mevzilendirmişti, aslında bu tahmindeki yanlışlık garipsenmemelidir çünkü Stanley, hava sahaları için hayati bir önem taşımaktadır ve ayrıca Falkland’ın başkentididir. Tümgeneral Moore ise önce Doğu Falkland’ın kıyısındaki San Carlos’a çıkarma yapmak ve oradan başkente gitmeye karar vermiştir Diyebilirsiniz ki ‘Eninde sonunda İş Stanley’e gidecek’ fakat sizin kaynaklarınız az ve savunmadaysanız, düşmanın ise takviye avantajı bolsa ve çıkarma yapacaksa, kıyıda tutunup sonra takviye alıp, güçlü bir şekilde ilerlemesi yerine düşmanı sahilde ateşe tutup imha etmek çok daha avantajlıdır. Tabi bu karar sadece Stratejik bakımdan değil, vatandaşlarının güvenliği ve Dünya Kamuoyunun desteği açısından da İngilizler için önemliydi. Hareket direkt olarak Stanley’e yapılsa siviller bombardumandan dolayı ölebilirdi, bu da Dünya’da olumsuz etki yaratacak ve halkının desteği de azalacaktı.
İngilizler San Carlos’a 21 Mayıs’ta kolayca çıktı ancak ilerledikleri zaman önlerine 5.000 Arjantin askeri çıkacaktı, Ayrıca Arjantinlileri adanın yapısına tam uyan kamuflajlarından dolayı onları tespit etmek zordu.


Bir takım halinde ilerlediğinizi düşünün, bir anda sağ ve sol yanınızdaki ağaçlardan otomatik tüfekler size ateş açıyor, kafilenizde 2 arkadaşınızı kaybediyorsunuz ve yola devam etmek zorundasınız. En kötüsü ise bu ateşi açan kimdi? Nereye gitti? Başka bir yerde tekrar çıkacak mı? Bu soruların cevabını da bilemiyorsunuz. Bu hem zayiatınızı arttırıyor hem de sizi moral olarak yıpratıyor. Arjantin burada başka bir başarı da yakalamıştı. Uçaklarının kalanı ile çıkarmaya yakın bir zamanda 2 tane fıkrateyn ve kıyıya doğru giden bir çıkarma gemisi batırdılar. Birkaç gemiyi daha vursalar da batmadılar. Arjantin İngilizlere Falkland’ı kolay teslim edecek gibi durmadı.

Hazırlayan :
Politik Değildir - Non Political